Merhaba sevgili okuyucularım ve k-drama severler!
Bugün sizlere 2020 yapımı bir dizi olan Memorials'den bahsedeceğim. Diziyi izleyeli bir hafta oldu ve benim gibi en güzel dizileri bile yarım bırakan bir izleyicinin bile bitirdiği bir dizi oldu.
Dizimizin bana göre çekici yanı hayatın içinden oluşuydu. Dizinin başrollerinden Koo Se-Ra'nın kendine şikayet defteri oluşturup, yerel ilçe ofisinin başını devamlı ağrıtacak kadar çevresine duyarlı birisi olması ama kendine kalıcı bir iş bulamamasından da dolayı kendini İlçe Halk Konseyi seçimlerinde bulmasıyla ilerliyor. Diğer bir taraftan yerel ilçe ofisinde çalışan ama kurallara katı yaklaşımından dolayı başını devamlı ağrıtan Seo Kong-Myung'da , Koo Se-Ra ile beraber olay örgüsünün içine karışır.
Eğer vıcık vıcık bir aşk hikayesi veya birbiriyle iç içe geçip karman çorman bir senaryo arıyorsanız bu dizi size göre değil ama günlük hayattın içinden bir şeyler arıyorsanız da tam size göre.
Eğer diziyi spoiler yemeden izlemek istiyorsanız 16 bölüm sonra yazının devamını okuyunuz.
Öncelikle benim ilgimi çeken nokta Koo Se-Ra'nın güçlü bir kadın karakter oluşu ve özgüveniydi. Dizi boyunca birçok büyük veya küçük sorunla karşılaştı, başını belaya soktu ama kendi davasından vazgeçmedi. Maaşının miktarına aldanıp girdiği istediği işten para kazanamaz hale geldi bu sefer de sebze suyu satarak kendini yine de ayakta tuttu. Ne kadar kötü bir durumda olursa olsun ilk önce çözümü kendinde aradı veya kimsenin bilmediği mekanına kaçtı çoğu sefer.
Seo Kong-Myung kendi çizgisinde bir karakterdi ve o kendi bildiği yoldan da çıkmayan bir insan ki bunu babasının baskılarına rağmen kendi bildiğini okumasından da anlıyoruz. Ayrıca bana göre fazlasıyla sevilesi de bir karakter. Koo Se-Ra'nın eski sevgilisi olan sekreterle karşılaştırmak istiyorum, ister istemez çünkü sekreter bey kendini o kadar kariyerine adamıştı ki resmen bir başkası için yaşıyordu. Aksine Seo Kong-Myung iş yerinde kimi zaman başına bela da açsa dediği dedik ve verilen haklarını sonuna kullanan eğer mesai saati 22.00'da bitiyorsa işini o saatte bitirip iş yerinden ayrılıyordu.
Se-Ra'nın ailesi ve arkadaş grubu dizi sırasında en can alıcı ekip! Se-Ra'nın arkadaş grubu bir çizgi roman kafesi sahibi, bir çalışan anne ve bakıcılık yaptıkları tatlı bir çocuktan oluşuyor. Diziyi izlerken çalışan bir anne olup işinden haksız bir şekilde çıkarılan ve başka bir işte dönen torpiller yüzünden sıkıntı yaşayan karakterimizin pes etmeyişini finale kadar izliyoruz. Bir diğer arkadaşının iyi bir sporcu olmasına rağmen bir başkasının sakatlanmasına ve spora devam edememesine yol açmasından dolayı kendinin de sporu bırakacak kadar ince ve hassas oluşuna tanık oluyoruz.
En komiğime giden ayrıntılardan biri Se-Ra ve ailesinin fotoğraf çekinirken aniden garip hallere girmeleri oldu çünkü ben kendi ailemi düşündüğümde annem genelde çocukluğumdan beri ne zaman poz vermek istesem doğal durmamı söyler. Hangisinin daha doğal olduğu tartışılır tabi ama onların o halleri kesinliklere onlara has ve özel orası kesin!
İşin aslına gelecek olursak ki yazımın en önemli kısmı bana göre bu: Se-Ra'nın seçimleri kazanıp konseye geldiğinde yaşadıkları. Se-Ra'nın konseye yolunun düşmesine belki de yol açan hizmet tutkusu konseydeki diğer vekillerde yoktu. Onlar altışar şekilde gruplara ayrışmış on iki siyasetçiden oluşuyordu. Tanıdık sahneleri gördüğüm bu durumda herkes kendi partisinin kazanmasını, sözünün geçmesini istiyordu. Neye ne cevap vereceklerini partileri karar veriyor kimi zamansa kendi içlerinde de stratejik oyunlar yapıyorlardı tabi. Birde vekilin bir sonraki seçimlerde daha çok oy almak için meclisin parasını hiç ettiği, inşaat alanında beş işçinin yaralanmasını sebep olması, ayrıca arazinin zehirli maddelere ev sahipliği yapmasına rağmen göz yumması var. Bunlar beni nedense hiç şaşırtmıyor çünkü hepimiz bunları zaten devamlı olarak yaşıyoruz. Sırf oy için seçim zamanı yapılan mahalle yollarında yürüyor, zehir dolu hava yüzünden cam bile açamıyoruz. Üstüne birçok şeye harcanan gereksiz paraları görüp bir de bizlere sunulan imkanlara bakıyoruz. Dizide yaşanan olayların üstlerini kapatıp her şeyi sıfırmış gibi göstermeye çalışan kişiler yüzünden kendi yaşamımızda da bizimmiş gibi hissetmediğimiz şehirlerde yaşıyoruz. Çirkin binalara bakmak zorunda kalıyoruz, etrafı betonla kaplı minik yeşil parklara kaçıyoruz. Duygusu, anısı, estetikten bir haber, kültürümüzden kırıntı taşımayan şehirler kuruyoruz. Sadece birileri bir şey yapmış oluyor, o da üç yıl sonra döküntü haline geliyor.
Hizmete ihtiyacı olan halkın önüne siyasetçiler koyulmuşken Se-Ra'nın işi hiç de kolay olmuyor anlayacağınız.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yazarken karşımızdakinin de bir insan olduğunu unutmayalım. :)