sen görmesen de batar kirpik gözüne
Aslında oldukça sinirliyim ve bu sinirim kendime değil ama bir sebep bulacaksam yine gider kendimde suç bulabilirim ama buna yol açan insanlar hayatımda rastgele insanlar olmadığı için de suçu kendime yükleyemem. Bu yazıyı direkt bu kişilere yazmayacağım çünkü bunun yerine gidip onlara direkt bir mesaj atabilir veya yüz yüze konuşabilirim ama son günlerde de oldukça çirkinleşildiği için bir şekilde buraya yazmam gerektiğini hissettim.
Aranızdan kaç kişi akrabalarını canı ciğeri gibi seviyordur? Ben anne babamı bile koşulsuz sevmiyorum ki her şeyine okey olduğum bir insan yok hayatımda. Bu da bana hayatımda tuttuğum insanlara karşı daha seçici yapıyor ama bu akraba dediğimiz sürümü ne yazık ki canınız istediği gibi al-sat yapamıyorsunuz. En basitinden ortaokulda kavga ettiğim çocukluk arkadaşımla bir bir aile etkinliğinde denk geldim ta-daa! Tabi benim olayım belki de en son on yıl önce gördüğünüz ve bir daha nadiren girecek biri değil.
Hayatımın iki yılını küçük bir kasabada geçirdim ve hala dönem dönem yoğun hislerle burayı deneyimliyorum. İnanın kötü günde de iyi günde de kimin ne olduğunu da çok iyi biliyorum ama aile ya bir şekilde geriye atıyorsun ve anı yaşıyorsun.
Ben ailemde doğan ilk torunlardan biriyim ve kuzenlerim ya benle yaşıt ya da benden çok küçükler. Bu çocukken çok güzeldi çünkü bir sürü oyun arkadaşım vardı. Ne ben memlekete gelince yalnız kalıyordum ne de 15 günlük tatillerim veya yaz aylarım yalnız geçiyordu çünkü özellikle ortaokula başlayana kadar aralıksız her tatilim kuzenlerimle birlikte geçmiştir. Bununla birlikte Kıbrıs'tan bu aptal şehre taşınıp ortaokula başladığım dönemde aptal kavgalar etmeye başladık kuzenlerimle. Kavgalar dediğime bakmayın ben bir tane canlandırabiliyorum gözümde çünkü sonraki yıllarda zaten bir tanesiyle başka okullarda da olsak iki yıl boyunca en yakın arkadaş gibiydik. Pijama partileri yapar beraber küçük bir kasabada yaşamanın artılarından yararlanırdık ama en çok canımı acıtan ne zaman bir araya gelsek ben dışlanan olurdum. Çünkü birileri yalaka olmaya çok alışmıştı diğeri ise ilgiye açtı ama işin sonunda ben kıskanç oluyordum. Gerçekten elini vicdanına koyan birisi neden dışlandığı bir ortamda olmak ister. Eğer sorun bende değilse en yakın arkadaşım diğerleri gittikten sonra neden ben ve kardeşim ile insan gibi iletişim kurmak yerine kendini odaya kapatıp sinir krizi geçiriyordu?
Belki de yüz bulamıyordu, değil mi?
Yıllarım böyle geçti benim. Biri sivilceme laf atar, diğeri annesinin arkasından saçımla dalga geçer. Ben ne diye tüm bunları yuttum bilmiyorum. Kimseye cevap vermedim. Onlar düğünde gözlerini süzerek bana bakarken ben sadece davetli olan arkadaşlarımdan biri ile tüm gece eğlenmeyi ve dans etmeyi tercih ettim. Annemle beraber kar yağdığı ilk gece çıktığım yürüyüşte kardeşimi ve kuzenlerimi çarşı meydanında kar topu oynarken gördüğümde nerede olduğumu sorguladım.
Sonrasında üniversiteyi kazandığımda bir şekilde arkadaş olduk ama ben artık büyümüşlerdir, ergenliğimizi atlattık dedim ve bembeyaz bir sayfa açmak istedim. Bu sefer gerçekten dost olduğumuzu hissettim. Beraber ağlıyor beraber sabahlara kadar kikirdeşiyorduk ki bir yıl sonra başımdan kaynar sular döküldü, kalbime koca bir öküz oturdu. Hani her seferinde yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemesine rağmen ilk fırsatta her şeyi silip atan kişi aynen şu cümleleri kurdu: "Yani icolia'ya karşı öyle değil ama x benim bebeğim gibi o üzüldüğü zaman içim parçalanıyor o benim kardeşim gibi.". Ben o an bu cümleden ne anlamalıyım bilmiyordum. Zaten bunu da gelmiş daha o saat tanıştığı yakın arkadaşlarımdan birine kuruyordu ki ben o ana kadar aklımın ucundan böyle düşünebileceğini geçirmemiştim.
O an düşündüğüm ne kadar aptal olduğumdu. Aptaldım çünkü aynı insana belki de bilmem kaçıncı kez inanıyordum...tam bir hayal kırıklığı!
Bunun üzerine kendime çeki düzen vermeye karar verdim ki zaten hayat da beni bu yöne itti. Daha yoğun bir tempoda açıkçası ben de pek vakit bulamıyordum onlara ama bu da yanlış anlaşılmasın yine, ders çıkışım olur ayrı zamanlarda görüşmeye çalışıyordum. Vakitlerden yıl başı vaktidir ki bence denklemin kurulduğu gecedir kendisi. O gece ve ertesi gün yine başka bir yakın arkadaşımın daha yanında asılsız ve tek taraflı bahisler açıldı aynı kişi tarafından... Ben neden her seferinde bunun arkadaşlarımın yanında yapıldığını artık anlıyorum. Kaba olacaksam da olayım çünkü karşı taraf da benim ilişkilerime pek kibar değil görüldüğü üzere. Benim fikrimce olay tamamen kişinin egosunun ona şu şekillerde fısıldamasından kaynaklanıyor: "Ya bak benle bile kavga eden biri, siz nasıl arkadaş olabiliyorsunuz ki onunla?" veya "Benim önceliklerim arasında değil bile? Siz niye arkadaşsınız ki?". Olay tamamen benim arkadaş edinebiliyor olmamdan kaynaklanıyor ve bu durumda kıskanan kim oluyor?
Kimsenin özelini yazmak istemiyorum o yüzden anlaşılır bir dille söyleyebilirim ki kimsenin aile ilişkisine karışmadım, araya girmedim, öğrenmeye çalışmadım; sadece tüm bunlar olurken ortamı sakinleştirmek için onların talep ettiği kadar yardımcı oldum. Yani kimsenin işine burnumu sokmadım! Kimsenin paylaşmak istediğinden fazla bilgiyi talep etmedim! Değil mi? O yüzden bırakın da neyi size anlatıp neyi anlatmayacağımı ben seçeyim. Yazının gerisinde okudunuz, ortasında da kendi ağzınızla söylediniz: Ben sizinle, sizin birbirinizle kurduğunuz ilişkiyi kurmak zorunda değilim. Hiçbir zaman da kurmadım.
Tüm bu olay örgüsünde sıkışıp kalmış bir küçüğümüz var aslında ki kendisi sadece benim değil annemle babam için de hep özel olmuştur. Kendimden gördüğüm bir, tıpkı diğerlerine olduğu gibi iyi dileklerimi sonuna kadar sunduğum ve güzel yerlerde görmek istediğim küçüğüm. Keşke onunla akraba değil de sadece arkadaş olsam diyorum çoğu zaman. Bu kadar beni anlayan, içimi açabildiğim, akıllı bir insan ile sadece dost olsaydım da onu ailemizden bağımsız tanısaydım. O zaman ona daha da güvenir ve eminim ki o benim en yakın arkadaşım olurdu...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yazarken karşımızdakinin de bir insan olduğunu unutmayalım. :)